BLOG
Ülkelerin Karbon Ayak İzi
Karbon ayak izi, belirli bir zaman dilimde gerçekleşen insan faaliyetleri sonucu doğrudan veya dolaylı olarak ortaya çıkan ve atmosfere yayılan sera gazlarının karbondioksit (CO2) eşdeğeri ile hesaplanmasıdır.
Bu gazların ortaya çıkmasını CO2 emisyonu yani yayılımı şeklinde de adlandırırız. CO2 emisyonunun hesaplanması veya karbon ayak izi, genellikle yıl bazında yapılır ve ton birimiyle gösterilir.
İnsan faaliyetleri olarak belirttiğimiz kaynakların karbon ayak izi; bireysel, kurumsal, bölgesel, hatta ülkesel olarak hesaplanabilir. Bir mal üretimi süreci için kullanılan enerjiden, bireysel ihtiyaçlarımız için araç kullanmaya, evde kullandığımız elektrikten fabrikalardaki soğutma sistemine kadar hemen hemen birçok insan faaliyeti atmosfere yayılan CO2’nin en büyük nedenidir.
Karbon ayak izini hesaplama nedenimiz ise doğada yaratılan tahribatın bir ölçüsünü bulmak ve bunu azaltmak için önlemler almaktır. Yayılım sonucunda yeryüzü fazla ısınabilir, biyolojik kapasite verimliliğini yitirebilir ve doğal hayat tehlikeye düşebilir.
Günümüzde karbon ayak izi çalışmaları ciddi şekilde yapılmakta ve kurumların, şehirlerin, ülkelerin izleri hesaplanabilmektedir. Karbon ayak izini gösteren bir dünya haritasına baktığımızda ise ekonomik ve sosyolojik çıkarımlar yapmamız mümkündür.
Dilerseniz bu tahribatın nedenlerine, sorumlularına ve neler yapılabileceğine daha yakından bakalım.
Karbon Ayak İzi Nedenleri ve Kapsamları
Karbon salınımı; kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılması sonucu gerçekleşir. Doğrudan yakılan yakıtların yaydığı emisyon doğrudan veya birincil karbon ayak izi olarak adlandırılırken, enerji dolaylı gerçekleşen salınıma ikincil veya dolaylı karbon ayak izi denir.
Bireylerin tüketim ve beslenme alışkanlıkları, elektrik enerjisini kullanma biçimleri, yakıt tüketimleri gibi etkenler salınan karbon miktarını belirler.
Kurumsal karbon ayak izi ise ISO 14040:2006 numaralı standart ve Sera Gazı Protokolünce (GHG Protocol) belirtilen 3 kapsam altında değerlendirilir.
Kapsam 1 altında değerlendirilen karbon ayak izi, sahip olunan veya kontrol edilen kaynaklardan gelen doğrudan emisyonlardır.
Kapsam 2, kuruluşun satın aldığı ve tükettiği elektrik, ısı, su buharı gibi kaynaklardan gelen enerji dolaylı emisyonlardır.
Kapsam 3 emisyonları ise, Kapsam 2 içerisinde olmayan ve kendi faaliyetleri için diğer organizasyonlar tarafından kontrol edilen kaynaklardan gelen yine enerji dolaylı salınımlardır.
Ülkelerin Karbon Ayak İzi
ISO standardı ve Sera Gazı Protokolü, karbon ayak izinin küresel bir sorun olduğuna işaret eder. Bu sayede de karbon salınımı yüksek olan şehirleri ve ülkeleri, yani zararın sorumlularını tanımamızı sağlar.
Karbon ayak izi kavramı, 2000’li yılların ortalarında ekolojik ayak izi araştırmaları sırasında ortaya atıldığından beri şirketler, çevre toplulukları, üniversiteler ve bilim insanları yüzlerce farklı çalışmalar yaptılar. Bu sayede kişilerin, kurumların, şehirlerin, ülkelerin karbon ayak izlerini tahmin etmeye çalıştılar.
Şimdiye kadar yapılan en kapsamlı ve güncel karbon salınımı hesaplamaları ise, raporları 2018 yılında açıklanan ve ABD, Çin, İngiltere, Norveç, İsveç, Japonya gibi dünyanın pek çok ülkesinden bilim insanının ortak çalışması olan Gridded Global Model of City Footprints (GGMCF) modeli.
Araştırmacılar 13.000’den fazla şehir üzerine çalışmalar yapmış ve de sorumlu ilk 500 şehri karbon ayak izi, ülke, nüfus, kişi başına düşen emisyon ve ülke içindeki sıralamalarına göre listelemiş.
Çalışma sonuçlarından ana bulgularını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Karbon ayak izi en yüksek ilk 10 şehir sırasıyla;
- Seul (Güney Kore)
- Guangzhou (Çin)
- New York (ABD)
- Hong Kong (Çin)
- Los Angeles (ABD)
- Şanghay (Çin)
- Singapur (Singapur)
- Şikago (ABD)
- Tokyo (Japonya) ve
- Riyad (Suudi Arabistan)
- Araştırmaları yapılan şehirlere göre karbon ayak izi en yüksek ilk 10 ülke ve bu ülkelerin en yüksek salınıma sahip 3 şehri ise;
- Çin (Guangzhou, Hong Kong, Şangay)
- ABD (New York, Los Angeles, Şikago)
- Hindistan (Yeni Delhi, Kolkata ve Mumbai)
- Rusya (Moskova, St. Petersburg, Novosibirsk)
- Japonya (Tokyo, Osaka, Nagoya)
- Almanya (Köln, Berlin, Hamburg)
- Güney Kore (Seul, Pusan, Taegu)
- İran (Tahran, İsfahan, Meşhed)
- Birleşik Krallık (Londra, Manchester, Birmingham)
- Kanada (Toronto, Montreal, Vancouver)
Ekonomik olarak en büyük ve en çok tüketime sahip şehirler, birçok küçük ülkeden daha fazla karbondioksit yayıyor.
Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşarken sadece 100 şehir tüm dünyanın neden olduğu karbon emisyonlarının %18’ini oluşturuyor.
Çoğu ülkede, en yüksek salınıma sahip ilk 3 şehir ulusal emisyoların ¼’ünden fazlasını oluşturuyor.
En yüksek salınıma sahip 200 ilden 41’i, toplam ve kişi başına denk gelen emisyonun düşük olduğu ülkelerde bulunuyor. Örnek şehirler olarak Dakka, Kahire ve Lima’yı verebiliriz.
Büyük ve yüksek gelirli şehirler için toplam Kapsam 3 ayak izi kentin doğrudan emisyonundan çok daha yüksek seviyede.
Elektrikli olmayan araçları sınırlandırmak, %100 yenilenebilir elektrik gerektiren araçları artırmak gibi radikal de-karbonizasyon önlemleri şehir sınırlarının ötesinde önemli miktarda emisyon azalmasına neden olabilir.
Zengin, yüksek tüketime sahip ve karbon ayak izi de yüksek olan bölgeler, ortalama gelire bağlı olacak küçük bir yatırımla bile büyük oranda emisyon azalmasını sağlayabilir.
Şehir düzeyinde alınacak önlemlerle, ulusal ve küresel boyutta anlamlı iyileştirmeler yapılabilir.
Türkiye’nin Karbon Ayak İzi
GGMCF’ye göre Türkiye’den 6 şehir, dünyada en yüksek karbon ayak izine sahip 500 il arasına girmiş durumda. İstanbul, Ankara, Antalya, Bursa, Kayseri ve Gaziantep olarak belirlenen şehirlerin verileri şu şekilde:
Şehir | Kişi başına düşen Ayak İzi (ton CO2) | Nüfus(~) | Ayak İzi (Milyon Ton CO2) | Dünya Sıralaması | Ülke Sıralaması |
İstanbul | 5.2 ± 1.2 | 13.587.000 | 70.9 ± 16.0 | 26 | 1 |
Ankara | 6.9 ± 2.1 | 4.269.000 | 29.3 ± 9.1 | 80 | 2 |
Antalya | 8.7 ± 4.0 | 888.000 | 7.8 ± 3.5 | 285 | 3 |
Bursa | 5.1 ± 2.9 | 1.365.000 | 7.0 ± 3.9 | 318 | 4 |
Kayseri | 6.5 ± 2.9 | 875.000 | 5.7 ± 2.5 | 385 | 5 |
Gaziantep | 4.1 ± 2.8 | 1.198.000 | 4.9 ± 3.4 | 454 | 6 |
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de karbon ayak izi, ekolojik ayak izinin en büyük bileşeni konumunda. Doğal gaz ve ham petrol gibi fosil yakıtları ana enerji kaynakları olarak kullanan Türkiye aynı zamanda bu kaynakları ithal etmek zorunda. Üstelik enerji kullanımı ve üretimde yurt dışına bağlı olmak cari açığa en çok neden ola unsurlardan bir tanesi. Karbon ayak izini direkt artıran bu etmenlere baktığımızda ülke olarak bu seviyeyi düşürmenin zor olduğunu düşünebiliriz. Ancak bir avantajımız bulunuyor.
Hidrolik, güneş, rüzgar, jeotermal gibi yenilebilir enerjiler, fosil yakıtlara bağlılığı önemli oranda azaltacak belki de tek kaynak. Türkiye ise henüz sadece küçük bir kısmını kullanabilse de, bu kaynakları üretmek için yüksek bir potansiyele sahip.
Bunun yanında küçük bölgelerin şehirleri, şehirlerin ülkeleri, ülkelerin birbirlerini etkileyeceği düşünmemiz gerekir. Dünya olarak birçok açıdan geç kalınmış olsa da bölgesel ve küresel çalışmalarla hem yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek hem de karbon ayak izi azaltma yöntemleriyle geleceğe dair umutlu olmak için hala nedenlerimiz var.